kategorisindeki sorular

Azîz, gayretli, ciddî, hakîkatli, hâlis, dirâyetli kardeşim, Bizim gibi hakîkat ve âhiret kardeşlerin, ihtilâf-ı zaman ve me­kân, sohbetlerine ve ünsiyetlerine bir mâni‘ teşkîl etmez. Biri şarkta, biri garbda; biri mâzîde, biri müstakbelde; biri dünyada, biri âhirette olsa da beraber sayılabilirler. Ve sohbet edebilirler. Hususan bir tek maksad için bir tek vazîfede bulunanlar, birbirinin aynı hük
19. Lema iktisat risalesinde geçen; "Ulemâ ise, ma‘rifetlerinden mallarının kıymetini dahi bildikleri için ümerâ kapısında arıyorlar. İşte Büzürcmehr, ulemânın arasında fakr ve zilletlerine sebeb olan ve zekâvetlerinin neticesi bulunan hırslarını zarîf bir sûrette te’vîl ederek nâzikâne cevab vermiştir. Husrev" Burada geçen alimlerin malı, mülkü ve serveti umera kapısında aramaları nasıl oluyor.
"Acaba bir tek âyetin bir tek işareti, gözümüz önünde ulûm-u İslâmiyede müteaddid ilmî ve kevnî hakîkatleri meyve veren bir kitabın binler böyle şehâdetleri ve da‘vâlarıyla, güneş gibi zuhûr eden îmân-ı haşrî, hakîkatsiz olması mümkün mü?"  "Acaba bir tek âyetin bir tek işareti gözümüz önünde ulûm-u İslâmiyede müteaddid ilmî ve kevnî hakîkatleri" burasını örneklerle izah eder misiniz?
“Evet, insanın yediği yemekler, biri gıda, diğeri tefekküh ve meyve olmak üzere iki kısımdır. Birinci kısım, tekerrür ettikçe memnuniyet verir, kuvvet verir, kat kat teşekkürlere sebep olur. İkinci kısmın tekerrüründe usanç, teceddüdünde lezzet vardır.” (İşarat-ul İcaz Bakara suresi sayfa 26) Paragrafta geçen "tekerrüründe usanç, teceddüdünde lezzet vardır" ifadesini anlayamadık, hem tekrar he
“Allah size şah damarınızdan daha yakındır” ile bizim ondan uzaklığımız nasıl anlaşılmalı? Bunun için bazen güneş misali de verilmektedir. Güneş bize yakın olduğu halde biz ondan nasıl uzak olabiliriz. Bir şey bir şeye yakın ise diğer şey de ona yakın olur ve diğerinin de uzaklığı söz konusu olamaz.? Yani “A” harfi “B” harfine yakın ise “B”nin de ondan uzak olduğu düşünülemez.? “B” de “A” ya yakın
Bazı vakitlerde 1'e 100, 1'e 1000 ve en nihayet Kadir gecesinde 1'e 30 bin sevap veriliyor. Bu sevap bütün salih ameller için geçerli midir? Yoksa sadece kur'an harfleri için mi geçerlidir? Misalen kadir gecesinde 1 adet kur'an hediye eden kişi 30 bin kur'an hediye etmiş gibi olur mu? Veya 1 lira sadaka veren kişi 30 bin lira sadaka vermiş gibi olur mu?
"İnsanda cisimden başka nasıl akıl, kalb, ruh, hayâl, hâfıza gibi ma‘nevî vücûdlar da var." (Sözler, Otuz Birinci Söz, s. 251) cümlesinden mezkur letaifin müstakil birer vücudu olduğu anlıyoruz. Ancak birbirleri ile alakadarlıkları noktasında ruhun birer cihazı, ruha takılmış birer latifeler olduklarını ifade eden bir ibare risalede mevcut mudur? 
Cenab-ı Hakk'a malûm ve ma’ruf ünvanıyla bakacak olursan, meçhul ve menkûr olur. Çünkü, bu malûmiyet, örfî bir ülfet, taklidî bir sema'dır. Hakikatı ilâm edecek bir ifâde de değildir. Burada anlatılmak istenen nedir? Neden haşa Allah’ı (c.c) bilemeyiz ve o bilinemez deniyor? Halbu ki kendisini tanıtmak için birçok peygamber ve kitaplar gönderen Allah (c.c) madem bilinmeyecekse neden bu kadar çok
"İhlâsı kazanmanın ve muhafaza etmenin en müessir bir sebebi, rabıta-i mevttir. Evet, ihlâsı zedeleyen ve riyâya ve dünyaya sevk eden tûl-i emel olduğu gibi, riyâdan nefret veren ve ihlâsı kazandıran, rabıta-i mevttir." Tul-u emel nasıl olur da insanı riyaya sevk eder. Tul-u emel ile riya arasında nasıl bir bağlantı var? Tul-u emel insanı dünyaya sevk eder de riyaya nasıl bulaştırır?
Asay ı Musa mecmuasının 108. sayfasında; Risale i Münacatın başında Cevşeni ekberin 99 fıkrasından bir fıkrasının kısacık bir mealinin beyan edildiği yere bakan adam cevşenin dahi misli yoktur diyecek. cevşen duasında 100 fıkra bulunuyor ve devamında yani 100 numaralı fıkradan sonra üstadımızın duası var. Neden Bediüzzaman üstadımız Asayı Musada 99 olarak söylüyor?