Arama sonuçları: 559 sonuç bulundu.

"Risale-i Nur'un Cevşenü'l-Kebirden ve Celcelûtiye'den aldığı bir kuvvet ve feyzle vazife-i hilafetin en ehemmiyetlisi olan neşr-i hakaiki imaniye noktasında..." Cümle bu şekilde devam edip gidiyor. Bu cümleden hareketle Risale-i Nur Celcelutiye ve Cevşenü'l-Kebir'den feyz ve kuvvet alıyor denebilir mi?
Üstad Bediüzzaman diyor ki, “Risale-i Nur'a intisab eden zâtın en ehemmiyetli vazifesi, onu yazmak veya yazdırmaktır ve intişarına yardım etmektir. Onu yazan veya yazdıran Risale-i Nur Talebesi ünvanını alır" Burada intişar etmekten ne anlayacağız?
Bu sıralar hayatımda bazı sorunlarla karşılaşıyorum. Bu sorunlar ailemle ilgili ve yıllarca hatta küçük yaştan itibaren yaşadığım sorunlar olduğu için zamanla çok yorgun ve halsiz hissetmeye başladım. Yine zamanla her şeyden elimi ayağımı çekip sadece düşünmemek için kendimi oyalamaya başladım. Bir süre sonra önünü alamadığım bir iradesizlik, tembellik boş vermişlik hali sardı. Her şeye rağmen hay...
Risale-i nur'un yolu Üstad'ın beyanıyla sahabe mesleği olduğu halde; niçin Emirdağ Lahikası'nda geçen şu paragrafta sahabeye kıyas edilmez diyor? "Birşey daha kaldı ki, dünya cihetinde hakaik-i imaniyenin neşrindeki vazifedar, makam sahibi olsa, daha iyi tesir eder denilebilir. Bunda da iki mani var. Birisi: Faraza velayet olsa da, bilerek, isteyerek makam yapmak tarzında, velayetin mahiyetindek...
"Risale-i Nur bir Sedd-i Zülkarneyn gibi bir sedd-i Kur’ânî vazifesini görebilir." cümlesini izah eder misiniz?
İslam alimlerince verilen nimetlerin Allah yolunda kullanılması da, dil ile o nimete şükredilmesi de şükür kapsamına alınmıştır. Peki güzellik nimetini düşünürsek bu nimete dille çok şükreden, fakat Allah yolunda kullanmayan (yani tesettürünü yapmayan) kişi için şükür vazifesini yerine getirmiyor denilebilir mi?
''Risale-i Nur'a intisab eden zâtın en ehemmiyetli vazifesi, onu yazmak veya yazdırmaktır ve intişarına yardım etmektir. Onu yazan veya yazdıran, Risale-i Nur talebesi ünvanını alır.'' ifadesinden yazmayan bu ünvanı alamaz manası çıkar mı?
"Göz ve beyindeki acip vazifeleri gören bir zerre, bir yıldızdan; ve bir cüz, küll mecmuundan; meselâ dimağ ve göz, insanın tamamından; ve cüz'î bir fert, hüsn-ü sanatça ve garabet-i hilkatça umum bir neviden; ve bir insan, acip cihazlarıyla küllî cins hayvandan; ve bir fihriste ve program ve kuvve-i hafıza hükmünde olan bir çekirdek, mükemmel masnuiyeti ve mahzeniyetçe koca ağacından; ve bir küçü...
Tarîk-i Nakşî de dört şeyi bırakmak lazım. Hem dünyayı, hem nefis hesabına ahireti dahi hakiki maksad yapmamak, hem vucudunu unutmak, hem ucba, fahra girmemek için bu terkleri düşünmemek.. Risale- nurda ise "Acz-mendi tarikinde dört şey lazımdır: Fakr-ı mutlak, acz-i mutlak, şevk-i mutlak, şükr-ü mutlak ey aziz!" şeklinde geçen esasları acıklar mısınız?
"Ve bazen ağaç gibi bir kelimede, bir kasideyi.." Cümlesinden anlatılmak istenen nedir?