Tevekkül sahibi olmak için ne yapmalıyız? Hangi düşünce sistemine sahip olmalıyız?
Hocam biz biliyoruz ki bizim vazifemiz çalışıp tevekkül etmek. Netice de Rabbimizin vazifesidir. Fakat takıldığım bir nokta var. Ben acaba neticelere müdahale edip etmediğimi nerden anlayacağım? Yani durmam gereken sınır neresidir? Buradaki neticeye müdahale aynı konu üzerine defalarca ısrar etmek diretmek midir? Ya da başka bir şey mi? Bir yol haritası çizer misiniz bana? Tevekkülde sınırım ve öl...
8. Söz'deki "Tevekkeltü Alallah"'ın izahı ve hikaye ile bağlantısı nedir?
İhlas ve tevekkül kavramlarını izah eder misiniz? Bir iş yaparken ihlası ve tevekkülü nasıl yapacağız?
"İman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saadet-i dareyni ister." cümlesini açıklar mısınız?
Fatiha suresinde "yalnız senden yardım isteriz" âyetini nasıl anlayacağız? Başka birinden su istesem yanlış mı olur?
"O çare ise şudur ki o cüz-i ihtiyarîden dahi vazgeçip, irade-i İlahiyeye işini bırakıp, kendi havl ve kuvvetinden teberri edip, Cenab-ı Hakk’ın havl ve kuvvetine iltica ederek hakikat-i tevekküle yapışmaktır. " 17. Söz'ün zeylinde geçen bu kısmındaki "cüzi ihtiyariden vazgeçmeyi" nasıl anlayacağız? İzah eder misiniz?
2.Lemada geçen; "Cihan dolu belâ başında varken, ne bağırırsın küçük bir belâdan, gel tevekkül kıl! " cümlesini izah eder misiniz?
Ben size "karar" ile alakalı soru sormak istiyorum. Üretim sektöründeyiz ve yeni başladık. Bu süreçte de firma sahibi ile idare personeli olarak istişare yapıyoruz ve kararlar alıyoruz. Bu kararlar üzerine hareket ediyoruz fakat firma sahibi sürekli eski kararı iptal edip yeni karar alıyor. Hatta kuruluşta aldığımız ana kararları dahi değiştiriyor. Bizim yapmamız gereken verilen kararlara uymak, f...
Üstâd Hazretlerinin 17. Söz'deki münâcâtında; “Yâ Rab! Tevekkülsüz, gafletle, iktidar ve ihtiyârıma dayanıp, derdime derman aramak için cihât-ı sitte denilen altı cihette nazar gezdirdim. Maatteessüf derdime derman bulamadım. Ma‘nen bana denildi ki: “Yetmez mi derd, derman sana!”[1] ifadesi geçmekte. Burada geçen “cihât-ı sitte/altı yön” gerçekte nedir? Ne anlatılmak istenmiştir?