Giriş Yap
Üye Ol
Anasayfa
Soru Cevap
Makaleler
Kur'ân-ı Kerîm
Meâl
Cevşen
رساله نور
Risâle-i Nur
Istılahlar
Hakkımızda
İrtibat
Anasayfa
Soru Cevap
Makaleler
Kur'ân-ı Kerîm
Meâl
Cevşen
رساله نور
Risâle-i Nur
Istılahlar
Hakkımızda
İrtibat
Herhangi Birisi
Mutlaka Olmalı
Aynen Girildiği Gibi
Bu Kelimeler Hariç
Gelişmiş Arama Yap
1
2
3
4
5
...
6
Arama sonuçları: 58 sonuç bulundu.
"İkinci maksadım, o kudsî üstâdımın kerâmetini izhâr etmekle, kerâmât-ı evliyâyı inkâr eden mülhidleri iskât edip, hizmet-i Kur’âniyeye fütûr verecek çok esbâba ma‘rûz ve çok avâika hedef olan arkadaşlarımın kuvve-i ma‘neviyelerini takviye ve şevklerini tezyîd ve fütûrlarını izâle etmek idi. Benim için bir nevi‘ hodfurûşluk nev‘inden olduğu için ehemmiyetli zarardır. Fakat o zararımı, o kudsî üstâdımın ve arkadaşlarımın hatırı için kabûl ettim."
Soru
Sekizinci
Lema’da
geçen şu cümleleri
izah
eder misiniz?
"İkinci Nokta: Ehl-i tarîkat ve hakîkatçe müttefekun aleyh bir esas vardır ki, tarîk-i hakda sülûk eden bir insan, nefs-i emmâresinin enâniyetini ve serkeşliğini kırmak için lâzım gelir ki, nazarını nefsinden kaldırıp şeyhine hasr-ı nazar ede ede, tâ fenâfişşeyh hükmüne gelir. “Ben” dediği vakit, şeyhinin hissiyâtıyla konuşur ve hâkezâ… Tâ fenâfirresûl, fenâfillâha kadar gider. Meselâ, nasıl ki gayet fedâkâr ve sâdık bir hizmetkâr ve bir yâver, efendisinin hissiyâtıyla konuşur. Güya kendisi kendisinin efendisidir ve padişahıdır gibi konuşur. “Ben böyle istiyorum” der. Yani “Benim seyyidim, üstâdım, sultanım böyle istiyor.” Çünki kendini unutmuş, yalnız onu düşünür, “Böyle emrediyor” der."
Soru
Sekizinci
Lema’da
geçen şu cümleleri
izah
eder misiniz?
“İkinci Remiz: مُر۪يد۪ٓي اِذَا مَا كَانَ شَرْقًا وَمَغْرِبًا ٭ اَغِثْهُ اِذَا مَا سَارَ ف۪ٓي اَيِّ بَلْدَةٍ fıkrasında bahsettiği ve konuştuğu mürîdinin şarka esâreten gittiği tarihi gösterdiği gibi, garba nefiy olunduğu tarihi de gösteriyor…”
Soru
Sekizinci
Lema’da
geçen İkinci Remzi sonuna kadar
izah
eder misiniz?
"İkinci Vecih: Aynı satırın başında وَكُنْ قَادِرِيَّ الْوَقْتِ fıkrasıyla o mürîdine diyor ki: “Vaktin Abdülkādir’i ol!” Bu قَادِرِيٌّ kelimesi, hesâb-ı ebced ile üç yüz yirmi beş eder. Üstâdımızın lakabı ‘Nûrsî’ olduğu cihetle, Nûrsî’nin makam-ı ebcedîsi üç yüz yirmi altı ediyor. Bir tek fark var. O tek elifdir. Bin ma‘nâsında elf’e remzeder. Demek bin üç yüz yirmi beşde (m. 1909) Şeyh-i Geylânî’ye mensub bir zât, Şeyh-i Geylânî tarzında hakîkat-i Kur’âniyeyi müdâfaa etmeye çalışacak. Hakîkaten Üstâdımız, bin üç yüz yirmi altı (m. 1910) senesinde -Hürriyetin ikinci senesi- mücâhede-i ma‘neviyeye atılmıştır."
Soru
Sekizinci
Lema'da
geçen şu kısmı
izah
eder misiniz?
Îmâ, Remiz, İşaret, Delâlet ve Sarahât Kavramları
Soru
Sekizinci
Lema'da çok
geçen ima, remiz, işaret, delalet ve sarahat kavramlarının anlamlarını ve birbirinden farklarını kısaca
izah
eder misiniz?
"İşte o beş satır, sırf bir kerâmet ve intâk-ı bilhak ve bir ikrâm-ı İlâhî ve verâset-i nebeviye i‘tibâriyle zuhûr ettiğinden, mu‘cizevârî, kudret-i beşer fevkinde bir şekil almış. Sun‘î bir sûrette irâde-i şeyh ile olmuş değildir; çünki intâkdır. Rûh-u kudsîsi hissetmiş, görmüş. O hâle irâde ve ihtiyâr yetişemiyor. Akıl ise ruhun harekâtını ihâta edemez. İnsan, ne kadar aklın dekāik-i tasavvurâtının tercümesinden âciz ise, ihtiyâr dahi ruhun dekāik-i harekâtının derkinde o derece âcizdir."
Soru
Sekizinci
Lema’da
geçen şu cümleleri
izah
eder misiniz?
“Kerâmet-i gaybiye-i Gavsiyenin işârâtını te’yîd eden üç remizdir. Birinci Remiz: اَنَا لِمُر۪يد۪ي حَافِظًا ilm-i cifir i‘tibâriyle ve makam-ı ebcedî hesabıyla, bin üç yüz otuz altıyı (m. 1918) gösterir. Demek Hazret-i Gavs, “Bu tarihte, istikbâlde gelecek mürîdimi emr-i İlâhî ile muhâfaza edeceğim” diyor. Evet, bu bîçâre Said dahi diyor: Nev‘-i beşere gelen ve en büyük bir musibet olan harb-i umûmî hengâmında çok tehlikelere ma‘rûz kaldım. Hazret-i Gavs’ın gösterdiği Arabî tarihte (m. 1916) veya az evvel, hârika bir sûrette kurtuldum. …”
Soru
Sekizinci
Lema’da
geçen Birinci Remzi sonuna kadar
izah
eder misiniz?
"Kur’ân-ı Mu‘cizü’l-Beyân’ın hizmetindeki kudsiyete, kerâmetkârâne olarak sekiz yüz sene evvel Gavs-ı A‘zam ünvanıyla bihakkın iştihâr eden Kutb-u A‘zam Şeyh-i Geylânî, نَظَرْتُ بِعَيْنِ الْفِكْرِ ف۪ي حَانِ حَضْرَت۪ي ٭ جَل۪يبًا تَجَلّٰي لِلْقُلُوبِ فَجَنَّتْ fıkrasıyla başlayan kasîdesinin âhirinde, Mecmûatü’l-Ahzâb’ın birinci cildinin beş yüz altmış ikinci sahîfesinde, beş satırla şu zamanda hizmet-i Kur’âniyedeki hey’ete ve başta bulunan Üstâdımıza beş vecihle bakıyor ve gösteriyor. İşte o beş satır şudur:"
Soru
Sekizinci
Lema’da
geçen şu cümleleri
izah
eder misiniz?
"Kur’ân’dan tereşşuh eden Sözler ve risâleler, Kur’ân-ı Hakîm’in bir nevi‘ müstakîm tefsîri ve hakāik-i îmâniyenin istikametli ve kuvvetli delilleri olduğundan; o risâlelere ve Sözlere gelen şeref ve takdîr ve tahsîn, Kur’ân’a ve hakāik-i îmâna âittir. Madem öyledir, bilâ-pervâ derim ki: وَلَا رَطْبٍ وَلَا يَابِسٍ اِلَّا ف۪ي كِتَابٍ مُب۪ينٍ sırrıyla, Kur’ân’da elbette bu istikametli tefsîrinin istikametine işaret var. Evet, var. Kur’ân o tefsîrine hususî bakıyor..."
Soru
Sekizinci
Lema'da
geçen ilgili cümleleri devamıyla birlikte
izah
eder misiniz?
"Latîf bir tefe’ül Şeyh Sa‘dî-i Şîrâzî’nin Bostan’ından, Sözler hakkında ben, Hâfız Hâlid, Gālib, Süleyman, Hâfız Tevfîk niyet edip açtık. Tefe’ül bu çıktı: Meâli Yani “Gel, bak. Güller bağı şeklinde hakîkat gülleri açmış. Böyle hakîkat bahçesinde hiçbir bülbül böyle şirin, hoş nağme etmemiştir. Nasıl oluyor ki, böyle bir bülbül öldükten sonra onun kemiklerinden güller açılmasın.” Bu meâl, maksadımıza o kadar yakındır ki, ta‘bîre lüzûm yoktur. Yalnız gülistanımız, ebedî Kur’ân cennetindendir, ondan gelmiştir."
Soru
Sekizinci
Lema'da
geçen bu kısmı
izah
eder misiniz?
1
2
3
4
5
...
6