"İşte beşerin, sanat ve fennin imtizacından süzülen, maddi ve manevi fevkalade hassasiyetinden tezahür eden ispirtizma." (Zülfikar)
İspirtizma nasıl sanat ve fen oluyor. İspirtizmanin sanat ve fenden süzülmesi ne demek?
"Mazeret ileri sürmeye kalkmayın. İman ettiğinizi söyledikten sonra inkârcılığınızı açığa vurdunuz. İçinizden bir kısmını affetsek de, diğer bir kısmını günahta ısrarcı davranmış oldukları için azaba uğratacağız " Burada ısrar edip tövbe edenler af olmayacak mıdır acaba?
İştirak-i amal ve şirket-i maneviyenin yani başkalarının sevabından da hissedar olmanın ''İnsana ancak çalıştığının karşılığı vardır'' ayetiyle zahiren bir zıtlığı görünüyor. Açıklar mısınız?
Ben size "karar" ile alakalı soru sormak istiyorum. Üretim sektöründeyiz ve yeni başladık. Bu süreçte de firma sahibi ile idare personeli olarak istişare yapıyoruz ve kararlar alıyoruz. Bu kararlar üzerine hareket ediyoruz fakat firma sahibi sürekli eski kararı iptal edip yeni karar alıyor. Hatta kuruluşta aldığımız ana kararları dahi değiştiriyor. Bizim yapmamız gereken verilen kararlara uymak, f...
Üstad Hazretleri İsveç, Norveç ve Finlandiya ülkelerinden sıklıkla bahsetmektedir. Ve bu ülkelerin Kuran’a ihtiyaç hissetmeleri ve bizim bu ülkelerden geri kalmamamızı vurgulamaktadır. Bununla beraberde bizlerin onlara ve onlar gibilere rehber olmamız gerektiğini vazifemiz olarak bizlere bildirmektedir. Üstad Hazretlerinin bunca ülke arasında bu ülkeler üzerinde sıklıkla durmasının hikmeti ve bu ü...
"İmtihân ve tecrübe zamanları bittikten sonra, fenâ insanlar وَامْتَازُوا الْيَوْمَ اَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ hitâbıyla, yani “Ey mücrimler, bir tarafa çekiliniz!” diye olan tüyler ürpertici, sâikavârî, şiddetli emr-i İlâhî’ye ma‘rûz kalacakları gibi; iyi insanlar da فَادْخُلُوهَا خَالِد۪ينَ hitâbıyla, “Dâimî kalmak üzere cennete giriniz!” diye olan Cenâb-ı Hakk’ın mün‘imâne, şefîkāne, lütufkârâne e...
Ölen insanların bedeni kabire gidiyor. Ruhlar orada bedenlerinin yanında mı olacak? Alim veya mübarek insanların ruhları da mı orada kalacak?
Kader Allah'ın bilmesi diyoruz ancak Allah aynı zamanda her şeyin yaratıcısı. Yani "O dilemezse biz isteyemeyiz."(insan suresi) O zaman nasıl mesul oluyoruz? Bizim cüzî irademiz var diyoruz ama bizim isteğimizi de yaratan Allah, yani o bizim iyiyi seçmemizi dilese biz iyiyi seçeriz, kötüyü seçmemizi dilese kötüyü seçeriz. O zaman nerede kaldı benim mesuliyetim?
Kur'anda teslimiyet ile ilgili bir çok ayet var ve hepsine kalben inanıyorum. Bu hislerle şunu sormak istiyorum: "Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz" ayeti, benim içimdeki pozitiv ve negativ istekler ile onları uygulamamın da "Allah'ın takdiriyle yazılmış ve hükmedilmiş" şeyler olduğu anlamına geliyor mu?
Çalıştığım iş yerinde zaruri olarak zaman zaman bir kadınla odada tek başımıza kalabiliyoruz. Bu durum mecburiyetten kaynaklı, çünkü aynı ofiste görev yapıyoruz. Bu durumda ne yapmalıyım? Fıkhi açıdan bu durumun hükmü nedir?